28 Nisan 2019 Pazar

Akıllı televizyonda gelinen son nokta

Amerika Birleşik Devletleri’nin Las Vegas şehrindeki teknoloji fuarı (CES) akıllı televizyonlarda gelinen aşamayı gözler önüne serdi.
Samsung, servis, yazılım ve donanım güvenliğini içeren televizyonları bu yıl piyasaya çıkarıyor.
Şirketler alandaki son yenilikleri görücüye çıkardı. Çinli LeTV de 3.9 mm kalınlığında 120 inçlik televizyonuyla fuardaydı. Şirketin sözcüsü Will Park son ürünlerinde en iyi sonucu aldıklarını belirtiyor: “3.9 mm ile süper bir inceliğe sahip olan televizyonumuzu daha yeni tanıttık. Onun bünyesinde yer alan modüler ses sistemi adeta geleceğin televizyonu olduğunu gösteriyor. Televizyonun işlemci ve belleğini çok kolay bir şekilde güncelleyebiliyorsunuz. Panel gerçekten çok ince. 3.9 mm şu anda ulaşabileceğiniz en iyi derecede bir kalınlık.”
LG ise Yüksek Dinamik Aralık (HDR) ve OLED teknolojilerini birleştirerek televizyon ekranlarında en gerçekçi renklere ulaşıldığını duyurdu. Şirketin üretim sorumlusu Martin Valdez, televizyondaki gelişmelerin heyecan verici olduğunu söylüyor: Televizyona harika çözünürlük özelliği ekledik. Ekranda gördüğünüz yerdeymiş gibi hissediyorsunuz. Sanki camdan dışarı bakıyorsunuz. Doğa evinize geliyor.”
4K alanında da içerik gerekiyor ve internet temelli Netflix bu talebe karşılık veriyor. Video servisinin 130’dan fazla ülkede milyonlarca üyesi var. Netflix Üretim Müdürü Neil Hunt yeni piyasanın farkında olduklarını söylüyor: “Akıllı televizyonlar konusunda çok daha fazlasını sunmaya devam ediyoruz. Binlerce çeşit akıllı televizyon var. Onların çoğu da geçtiğimiz 18 ay içinde dünyanın geri kalanında satıldı. Netflix olarak bizim aplikasyonlarımız bugün ve gelecek günlerde ve haftalarda kullanılabilir olacak.”
Panasonic de televizyon modellerindeki HDR teknolojini kullanmaya başladığını açıkladı: “Bu yıl üzerinde kafa yorduğumuz konulardan biri de televizyonların özelliği hakkında. İnsanlar niçin 4K almalıyım diye soruyor. Ayrıca ‘niçin plazma televizyon üretmiyorsunuz?’ diye soranlar da var. Sanırım çok sayıda insan plazma televizyonların geri gelmesini istiyor.”
IHS’den uzman Paul Gray teknolojinin hızla büyüyen piyasanın ihtiyaçlarını karşılamada yetersiz olduğunu söylüyor: “Bu alanda sıkı bir rekabet var. Herkes bu alanda olabildiğince hızlı bir şekilde yeni teknolojiler geliştirmek istiyor. Standartlar konusunda riskler var. Bunları satmak için belli bir standartta olmalısınız. Çünkü bu müşteriye güven veriyor.”
Şirketler tıpkı cep telefonlarında olduğu gibi akıllı televizyon pazarındaki dönüşüme ayak uydurmaya çalışıyor.

27 Nisan 2019 Cumartesi

Grafik Tablet Nedir, Ne İşe Yarar?

 Grafik Tablet Nedir?


Grafik tableti günümüzde çizmek ve fotoğraflara retouch yapmak için, daha çok tasarımcılar kullanır. Bilgisayarımızın ekranındaki imleci faremizle değil, bir kalemle hareket ettirdiğinizi düşünün. Tabi bu kalemin özel bir kalem olduğunu ve o model dışında başka bir modelde çalışmadığını belirtmek gerekir. Grafik tabletin içeriğinden bahsedecek olursak, bizlere gerekli olan bir çizim alanı, yani tabletin kendisi ve bir adet stylus (tabletlerde kullanılan kaleme verilen isim) gerekli. Elbette çizim yapabileceğimiz bir bilgisayarı da (Wacom'un Companion modelleri hariç) unutmamak gerekir. Şimdi  bu kalem tablet görevini görüyor. "Madem faremi neden kullanmıyorum" diyor olabilirsiniz. Ancak unutulmaması gereken nokta kağıda çizdiğimiz hassasiyeti fare ile bilgisayarımızda yakalamak imkansızdır. Bu kalemler basıncı algılamanın yanında, kalemin açısını da algılama yeteneğine sahiptir. Basınç hassasiyeti modelden modele değiştiğini unutmamak gerekir. Bazı ürünler 512 basınç seviyesine sahipken, bazılarında bu değer 2048'e kadar yükselebilmektedir. Tabi bu duyarlılık çizim alanının değil kalemin özelliği. Özellikle sıkça karşılaştığımız "raporlama hızı" ibaresinden de bahsedelim. Raporlama hızı dediğimiz olay, bizim kalemi tablete değdirişimiz ile ekrana ilettiği süre arasında geçen zaman dilimi. Yani gecikme de diyebiliriz. Bu hız ne kadar yüksek olursa, o kadar rahat çalışırsınız.
Tabletin yüzeyi ile ekran bağlantısından bahsetmek gerekirse, tabletin yüzeyi aslında sizin ekranınızı tamamen kaplıyor gibi düşünün. Eğer kalemi tabletin sol en altına getirirseniz, ekranınızdaki fare imleci de sol en alta gelmiş olacaktır. 


 

 Nasıl kullanılır? Kullanımı kolay mıdır?


Grafik tablet, bir süre kullanmış insanlar için oldukça zevkli ve kolay hale gelir. Tamamen alışmakla ilgili bir durum. Hatta bir süre kullandıktan sonra bir daha fareye dokunmayaninsanlar bile olabiliyor. (Oyun oynamak gibi olaylar dışında)


 

 Kullanım alanları nerelerdir?


Kullanım alanlarını temel olarak çizim ve fotoğraf olarak ikiye ayırabiliriz. Ancak bu ikiye ayırma işlemi çok kaba bir ayırma çünkü 3D modellemeden, karakter tasarımına kadar bir çok alana yayılır. Çizim için kullanabileceğiniz birçok uygulama varken, fotoğraf düzenlemek için seçeneklerimiz neredeyse Photoshop ile sınırlıdır. Bugün severek oynadığımız oyunlar, izlediğimiz dizi ve filmlerin konsept tasarımı bu tabletlerde yapılır. Başka bir örnek vermek gerekirse şu an piyasadaki birçok karikatür dergisi tabletlerde hazırlanır. Bu kağıttan, dijitale geçiş insanlara hem hız kazandırıyor hem de hata yapıldığı zaman geri dönüşü çok daha kolay oluyor.


 

 Kaç para bu tabletler?


Tablet piyasası, akıllı telefon piyasasına benzer şekilde çok geniş bir yelpazede fiyatlandırılmış durumda. Tabi grafik tabletlerde hakedene, hakettiği kadar para veriyoruz. Tablet üreticileri içinde tartışmasız en iyi marka olan Wacom firmasının Bamboo modelleri yeni başlayan amatör diyebileceğimiz kesime hitap ederken, yine Wacom'un Cintiq serisi tabletleri ileri seviye profesyonel kullanıcılara hitap ediyor. Tabi aralarındaki fiyat farkı bunu bize açıkça gösteriyor. Fiyatlar da günümüz Türkiye'sinde Doların coşmasıyla beraber bir hayli artmış durumda.
 

 Hangi modeli alayım? 


Model konusu tamamen bütçenizle alakalı bir durum. Eğer başlangıç seviyesinde bir tasarımcı iseniz ve ilk defa bir grafik tablet kullanacaksanız, Wacom Intuos, Cintiq gibi üst düzey modellere yönelmek mantıksız olur. Bir Bamboo alıp geçin ve bununla tablet dünyasına giriş yapmış olun. Eğer birbirinizi sevdiyseniz ve bu işten para kazanmaya başladıysanız zaten bir süre sonra üst ve büyük modellere geçme ihtiyacı duyacaksınız. O yüzden ilk başta gaza gelip çok pahallı bir şey almanın mantığı yok.

Akıllı Gözlük Nedir ?

akıllı gözlük nedir


Akıllı gözlükler optik teknoloji olarak headsup head-mounted display olarak adlandırılır. Kullanıcıların görüntüleri gözlük camı üzerinde görmelerini sağlayan giyilebilir akıllı cihazlar akıllı gözlükler olarak tanımlanmaktadır. Kısaca göz hizasında bulunan saydam plastik bir ekran vardır. Kişi bu ekrandan normal çevreyi görürken online bilgi de alabilmektedir. Bir şekilde cep telefonunuzu göze takmak gibidir.
2007 yılında cep telefonlarının hızla hayatımıza girmesinin ardından en çok bilinen akıllı gözlüklerden birisi olan ve bu cihazların popülerlik kazanmasında önemli pay sahibi olan ürün Google firması tarafından üretilen “Google Glass” adı verilen akıllı gözlüklerdir.
Bu gözlükler cep telefonunun yaptığı her şeyi ve daha fazlasını yapacaktı. 2013’te Örnek olarak sunulan gözlük, 2014 Mayıs’ta ise genel olarak 1500 $’a satılmaya başlanmış, fakat gözlüğün vaat ettiği sonuçları vermemesi ve fiyatının pahalı olması sonunun çabuk gelmesine neden olmuştur. 2015’te gözlüğü geliştirme aşamasında olduğu için laboratuvarlarına geri alan Google az sayıda gözlük satışı gerçekleştirmiştir.
2013 yılında yapılan bir araştırma Amerikalıların %90’ını Google gözlüklerinin fiyatlarını düşürse dahi kullanmayacaklarını söylemişlerdir. Genel olarak estetik olmaması, kullanımının güçlüğü ve sorunlu olması sebep gösterilmiştir. Google’ın yeni nesil akıllı gözlüklerini 2015’de çıkarması beklenirken SONY bir atak yaparak Akıllı Gözlüklerini piyasaya sürmüştür. SONY kendini zarif, hafif bir tasarım olarak göstermesine rağmen Twitter kullanıcıları ürünün estetik ve güzel olmadığını belirtmiştir.
Sony ve Google markalarının yanında fiyatı 299$ olan sadece video ve fotoğraf çekebilen Epiphany Eyewear ile bluetooth ile akıllı telefonu gözlük ekranına getiren Glassup , fiyatı 3000$ olan üç boyutlu çekim yapabildiği gibi hologromik görüntü sağlayan ayrıca intelcore i5 prosesörüne sahip Meta1 gibi markalarda bulunmaktadır. Bunların yanında Oakley Airwave, Optinvent Ora-Sar ve ION Glasses, Vuzix, Recon gibi pek çok firmada sektör içindedir. Genel görüşlerden akıllı gözlüklerin daha henüz hazır olmadığı anlaşılsa da uzmanlar tarafından üzerinde yıllardır çalışmalar yapılan akıllı gözlükler insanlar tarafından ilgiyle takip edilmekte ve çok büyük bir potansiyeli barındırmaktadır.


AKILLI GÖZLÜKLERİN KULLANILABİLECEĞİ ALANLAR

Oxford Üniversitesi profesörü Stephen Hicks ve ekibi tarafından tasarlanan ‘Smart Glasses’ adı verilen akıllı gözlük sayesinde görme engelli kişilerin görmesi sağlanmıştır. Gözlükte bulunan özel kameralar beyne gerekli sinyalleri ilettiğinden görme engelli kişi nesneyi siyah-beyaz figür şeklinde görmektedir. 3 boyutlu kameralara sahip gözlük, yakındaki objeleri hedef alıyor ve onların çevresindeki dünyayı arka plan olarak resmediyor. Gözlük geçtiğimiz Şubat ayında İngiltere’de bir doğum kliniğinde görme engelli anne tarafından denenmiş ve olumlu sonuçlar alınmıştır.
Bunun dışında Amerikan Uzay Ajansı NASA uzay istasyonunda çalışacak astronotlar için Akıllı Gözlük sağlamayı düşünmektedir. Öncelikle bakım ve onarım işlemleri daha sonra insanları küçük gezegenlere ve Mars’a götürecek olan Orion uzay gemisindeki astronotların kullanması için planlanan bu gözlüklerden faydalanılmasını amaçlayan NASA Uzay Ajansı Osterhout Design Group ile akıllı gözlükler için anlaşma sağlamıştır.
Gözlükler birçok bilgiyi 3D olarak göstererek çok sayıda bakım onarım kataloğunun taşınmasına gerek kalmadan, kullanıcının gözü önüne bakım ve onarım için gerekli bilgileri ve video görüntülerini doğrudan gönderecek, böylece astronotların elleri boş hale gelecek.
İsviçreli araştırmacılar tarafından akıllı gözlük olarak ta düşünüleceği söylenen kontak lensler geliştirilmiştir. Bu lenslerin görüntüyü büyütebilme ve tekrar eski haline getirebilme özelliği vardır. Görüntüyü 2,8 kere büyüten lensler büyütmeyi sağ gözü kırpmak suretiyle gerçekleştirirken sol gözün kırpılmasıyla da görüntüyü eski haline getirmektedir. Gözün istemsiz kırpmalarını ise göz ardı edebilmesi teknolojinin üstesinden geldiği önemli bir konudur. Özellikle yaşa bağlı makula dejenerasyonu ve az görme problemi yaşayan hastalar için diğer alternatif çözümlere göre kullanım kolaylığı açısından daha etkili olduğu düşünülmektedir. Ayrıca Pentagon askeri ana araştırma merkezi DARPA tarafından finanse edilen araştırmaya göre bu lensler askerlerin kullanabileceği biyonik gözler olarak düşünülmektedir.


2012 yılında Microsoft tarafından insanların duygularını okuyan akıllı gözlük için yapılan patent başvurusu bu yıl Amerikan Patent Bürosu tarafından onaylanmıştır. Kullanıcı gözlük üzerine monte edilmiş kamera ve mikrofonlarla görsel ve duysal bilgileri kullanarak karşısındaki kişinin konuşma ritmindeki değişiklikleri, yükselmeleri, kelime seçimini, bakışlarını, el-kol hareketlerindeki hız ve değişiklikleri kullanılarak analiz edilecek. Analiz edilen bu veriler Microsoft’un bilgi bankasında değerlendirilerek sonuçları kullanıcıya akıllı gözlük sayesinde bildirecek. Buna rağmen. Microsoft henüz gerçekten böyle bir gözlük üreteceğini açıklamamıştır.
Teknolojinin gün geçtikçe ilerlediği bu dönemde, giyilebilir teknoloji ürünleri oldukça ilgi çeken ve üzerinde ciddi çalışmaların yapıldığı uygulama alanlarından biridir. Bu çalışmada giyilebilir teknoloji ürünlerinden olan akıllı gözlüklerin özellikleri ve kullanım alanları incelenmiştir. Patenti alınan fakat henüz seri üretime geçilmemiş akıllı gözlük ürünleri hakkında bilgi verilmiştir. Her ne kadar insanların bu gereçlere adaptasyonu zor gibi gözükse de, önümüzdeki yıllarda daha da geliştirilmesi öngörülen akıllı gözlüklerin hayatın önemli bir parçası olacağı düşünülmektedir.

18 Nisan 2019 Perşembe

Animasyon Nasıl Yapılır?

Çizgi film ve animasyonlar büyük küçük herkesin dikkatini çeken, hayal dünyasını en saf hali ile aksettiren görüntülerin hareketli olarak birleşmesidir. Önceki yıllarda çizgi film olarak adlandırılan bu görüntüler şimdiler de ise bilgisayarlarda daha profesyonel yöntemler ile yapılıyor. Daha öncelerde kağıtlara çizilen karakterlerin hızlı bir şekilde çevrilmesinden ya da çemberin içine koyulup döndürülmesinden yapılan çizgi filmler artık bambaşka yöntemler ile yapılabiliyor.

Animasyonların Kullanım Alanları

Animasyon yalnızca çizgi filmlerin yapılması için ya da çocuklar için yapılmıyor. Bazen insanlara bir şey anlatmak için bazen de bir ürünün nasıl çalıştığını göstermek için kullanılıyor. Hatta toplumsal konularda da animasyonların kullanılması günümüzde sıklaştı. Bunun yanı sıra çekiminin zor olduğu ya da çekimin imkansız olduğu bir konuyu anlatmak için de animasyona başvurulabiliyor. Örnek verilecek olursa eğer Mars’a gidecek olan bir roketin kalkış ve iniş esnasını anlatmak ve açıklamak için animasyonlar kullanılır.
Günümüz teknolojisinin gelişmesi ile bilgisayar ortamında hem piksel tabanlı animasyonlar hem de vektör tabanlı animasyonlar yapılabiliyor. 2D animasyon tekniğinde saniyede 12 adet kare çizilmesi ile yapılıyor. Ancak bir animasyon yapılmadan önce karakterlerin tasarlanması gerekir. Bunun yanı sıra daha profesyonel bir sonuç alınması için senaryonun storyboard çalışması yapılması oldukça önemlidir. Bu gibi adımları atlayarak profesyonel anlamda bir animasyon yapılmasına da olanak yoktur. Günümüz teknolojisinde birçok animasyon çeşitleri ile karşılaşabiliyoruz. Ancak gelen olarak sıralamak gerekirse eğer başlıca kullanılan animasyon teknikleri; 3D, 2D tekniklerinin yanı sıra stop motion, cut-out olarak da biliniyor. Genel olarak en yaygın şekilde kullanılan teknikler bu şekildedir.

3D Animasyon Hakkında Bilgi

Bu animasyon tekniğinde bilgisayar teknolojisi kullanılıyor. Özel yazılımlar ile 3 boyutlu vektörler kullanılarak hareketli görüntüler elde ediliyor. Bu işle uğraşan bu işlemleri yapan kimselere ise animatör ismi veriliyor. Animasyon yapma sürecinde animatör ilk önce 3 boyutlu vektörler kullanarak 3 boyutlu bir model oluşturuyor. Bu işlemi bir heykeltıraşın heykel yapmasına da benzetebilirsiniz. Animasyon dünyasında ise bu işlem modelleme olarak adlandırılır. Bu etaptan sonra ise oluşturulan modele renk bilgisi işlenmektedir. Yapılan bu renklendirilme işlemine ise dokulandırmaismi veriliyor. Daha sonraki aşamada ise hareketlendirilecek nesneye düzenek kuruluyor. Eğer canlı bir varlık anime ediliyorsa sanal bir iskelet sistemi oluşturuluyor. Bu yapı ile de animatör istediği şekilde vektörleri yeniden konumlandırabiliyor. Yapılan işlem ile birlikte ise sanal nesnelere hareket veriliyor. Oluşan vektörel yapının daha da inandırıcı olması için sanal kamera ve ışıklar oluşturuluyor. Bu işlemlerden sonra ise de bilgisayar vektörel bilgileri yorumlayarak 2D piksellerden oluşan resimler oluşturuyor.
Tüm bu işlemlerin yanı sıra 3D canlandırmalarda günümüzde gerçekleşmesi zor olan durumlar için de çeşitli yazılımlar geliştiriliyor. Böylece de gerçekleşmesi zor olan durumlar animasyonlar ile videoya dökülebiliyor. Bunların yanı sıra ise 3D animasyonları ile medikal sunumlar yapılıyor. Bu sayede de bir ilacın vücuda etkisi ya da bir ameliyatın nasıl gerçekleştiği gibi durumlar rahatlıkla görselleştirilebiliyor. Bunların yanı sıra mimari görselleştirmelerde de animasyonun kullanılması birçok şirketin işlemlerini kolaylaştırıyor. Bu sayede projelerin gelecekteki hali kolay bir şekilde gözükürken, sunumlar daha profesyonel bir hale gelebiliyor. Daha birçok iş alanında kullanılan animasyon hayatı kolaylaştırırken eğlenceye de sebebiyet veriyor. Günümüzde büyük küçük birçok kişinin ilgi ile takip ettiği animasyon filmlersayesinde film sektörü de oldukça genişledi. Animasyon tekniği çizgi filmlerin yanı sıra birçok filmlerde de kullanılabiliyor.

DSLR Kamera Nedir ?

DSLR Kamera Nedir

Sualtının Vazgeçilmezi Dalgıç Saatinin Özellikleri


Saat dünyasında bir soru sorulduğunda cevabın saklı olduğu en önemli kaynak Berner’in Resimli Mesleki Horology Sözlüğüdür. Berner’in kitabında, dalgıç (dalış) saati “en az 100m derinliğe dalmaya dayanıklı ve ISO 6425 standardında belirtilen şartları yerine getirmeye dayanacak şekilde tasarlanmış bir saat” olarak tanımlanıyor.
Dolayısıyla bir saat ISO 6425 sertifikalı değilse, bir dalgıç saati değildir. Bu cevap kolay gibi görünebilir ama ISO 6425 standardını karşılamak çok kolay değildir. Bu da şunu göstermektedir ki piyasada dalgıç saati olarak bilinen çoğu saat esasında gerçek dalgıç saati olmayabilir.
ISO 6425 sertifikası, 1996 yılında son halini almış ve o günden bu yana hiçbir değişikliğe uğramadan geçerliliği devam etmektedir. Dalgıç saatleri için uygulanan ISO kuralları, dalgıç saatlerinin fiziksel gerekliliklerini ve bunları test etme yöntemlerini belirtir.
Dalgıç saatleri öncelikli olarak kullanıcının en fazla 60 dakikaya kadar süre belirleyebilmesini sağlayan bir mekanizma ile donatılmış olmalıdır. Bu mekanizma, dönen bir çerçeve veya dijital bir ekran olabilir. Bu sürenin belirlenmesinin sebebi, dalış esnasında yaşanacak aksiliklere karşı oksijen ve dalış süresinin doğru ayarlanmasıdır. Bu sebeple mekanizma yanlışlıkla manipüle edilmeyecek yapıda olmalıdır. Kadrandaki işaretler, ön seçim mekanizmasındaki işaretlerle koordine edilmelidir ve açıkça görülebilmelidir. Kalan zaman da net bir şekilde görülmelidir ve açıkça ayırt edilebilir olmalıdır. Analog saatlerde bu genellikle saniye cinsinden ışıklı malzeme yerleştirilerek sağlanır. Son olarak, pille çalışan saatlerin pil göstergesi olması gerekir. Bunların her biri karanlıkta 25 cm veya 10 inçte görünür olmalıdır.

Su altında tuzlu su direncini ve güvenilirliğini belirleyen bazı şartlar da vardır. Tuzlu suya karşı direnç testinde saatler; içinde yaklaşık bir litrede 30 gram sodyum klorid bulunan sulu solüsyon içine yerleştirilir ve 24 saat boyunca 18 ile 25 derecede bekletilir. Testten sonra kasa ve saat aksamları değişiklikler (oksidasyon gibi) için denetlenir ve hareketli parçaların hala düzgün çalışıp çalışmadığından emin olmak için test edilir.
Su altında güvenilirlik testi, saatin 50 saat boyunca 18 – 25 derece aralığında, yaklaşık 30 santim derinliğinde suya (tuzlu su değil) daldırılmasını ve ardından saatin doğru işleyiş açısından incelenmesinden oluşan komplike bir testtir. Su altında güvenilirlik testinden önce ve sonra saatin kasasına nemin nüfuz edip etmediğini belirlemek için yoğunlaşma testleri uygulanır. Saat bir tabak üzerine yerleştirilir ve 40 ile 45 derece civarında ısıtılır. Saat, istenilen sıcaklığa ulaştığında üzerine 18-25 derece aralığında olan bir damla su, saat ekranının üzerine damlatılır. Bir dakika sonra su silinir ve ekranın iç kısmında yoğunlaşma olan herhangi bir saat testten geçemez. Çünkü bu sonuç bir sızıntı olduğunu gösterir.
ISO 6425 hem anti manyetik saatleri yöneten ISO 764’ü hem de darbe direncini kapsayan ISO 1413’ü içerir. ISO 764, saatlerin her birinin 1 dakika boyunca üç farklı eksende 4800 amperlik bir manyetik alana yerleştirilmesini ve doğruluğunu test öncesi ve sonrası ölçülen günde +/- 30 saniye içerisinde muhafaza etmesini gerektirir. Örneğin, saat testten önceki güne göre +12 saniye ilerideyse testi geçer. Ama bu süre 40 saniyeye ulaşırsa testi geçemez.
Darbelere karşı direnç standartında, bir metre yükseklikten parke zemine düştüğünde saatin aldığı darbeyi simüle etmesi amaçlanmaktadır. Test, bu darbeyi saatin yanından, ön veya üst kısmından alacak şekilde tekrarlanır. Saate uygulanacak şok için 3 kg ağırlığında bir mekanizma 1 metre yükseklikten saate çarptırılır. Saniyede 4,43 metre hızla gerçekleşen bu düşüşte ortaya çıkan şok gücü yaklaşık 5.000 Gs’ye denk gelmektedir. Bu testin sonucunda ISO standardının yakalanması için saatin test öncesi ölçümüne göre +/- 60 saniyeden fazla sapma yapmaması gerekir.
Bir sonraki gereksinimler dış güçlere direnişle ilgilidir. İlk test kayışın yaylanmasına yönelik yapılır. Kayış kapalıyken kayışın iç kısımları her yöne doğru 200 Newton’a eşit bir güç uygulanarak dışa doğru itilir. Bu işlemin gerçekleşmesi için kayışın yaylarına yaklaşık 20 kilogram kuvvet uygulanması gerekir. Kayış dışında kalan kısımlarda bir sorun olup olmadığına bakmak için saat, nominal derinlik basıncının yüzde 125’ine 10 dakika boyunca tabi tutulurken, 5 Newton’luk bir kuvvet veya bir pounddan biraz fazla bir kuvvet uygulanır. Hem bu testten önce hem de sonra, sızıntı olmadığından emin olmak için daha önce bahsettiğimiz yoğunlaşma testi tekrar yapılır. Testi geçen saatler bir sonraki aşamaya geçer.
scuba diving clock ile ilgili görsel sonucu
Bir sonraki gereksinim ise termal şoka direniştir. Saat, sıcak suya (40 derece ) daldırılır, sonra soğuk suya (5 derece), daha sonra tekrar sıcak suya daldırılır. Saat, her bir sıcaklıkta 10 dakika bırakılır ve bir sıcaklıktan diğerine geçiş süresi 1 dakikayı aşmaz. Üç daldırmadan önce ve sonra, saatin içine nem girmediğinden emin olmak için yoğunlaşma testi uygulanır. En son testte, aşırı basınçtaki su direnci nominal derinliğin yüzde 125’ine eşittir. Yoğunlaşma testi başlangıçta, saatte nem olmadığını doğrulamak için gerçekleştirilir. Daha sonra saat bir basınç test cihazına daldırılır ve 1 dakika içinde nominal derinliğinin yüzde 125’ine eşit bir basınç uygulanır. İki saat sonra, saate uygulanan basınç 1 dakika içinde 0,3 bara hızlıca düşürülür ve bir saat boyunca basınç bu seviyede korunur. Saat kaldırılır, kurutulur ve yoğunlaşma testi tekrarlanır.
Son olarak ISO standartları, aşırı basıncın hava geçirmezliği için isteğe bağlı bir testi içerir. Saat, iki bar hava basıncına veya yaklaşık 29 psi’ye tabi tutulur ve saatin içine giren hava akışı ölçülür. Benzersiz yöntemler kullanılarak yapılan bu test her zaman yapılmamaktadır.
ISO 6425 standardını karşılamak için bu testler, aday olan her saatte yapılmaktadır. Bu, yalnızca “su geçirmez” olan saatler için kullanılan daha az sıkı ISO 2281 ile karşılaştırıldığında önemli bir farktır. 100, 200 veya 300 metre derinliğe dayanabildiği belirtilen bir saati gördüğünüzde, saatin bir ISO 6425 dalgıç veya bir ISO 2281 suya dayanıklı model olup olmadığına dikkat edin. Artık bu testleri bildiğinize göre almak isteyeceğiniz dalgıç saatinin ne kadar dayanıklı ve zor işlemleri geçerek bu isme hak kazandığının farkına varabilirsiniz.

13 Nisan 2019 Cumartesi

Bilgisayar Bileşenleri – Web Kamera Nedir? Webcam Çeşitleri ve Webcam Hakkında Bilgiler

Görerek Konuşma

Bilgisayarın önemli parçalarından birisi olan Webcam, bilgisayarda görüntülü şekilde sohbet etmemizi sağlayan bilgisayar bileşenlerinden birisidir. Yani görerek konuşmayı sağlayan bir donanımdır. Webcam kablo yardımıyla bilgisayar kasasına takılır. Web Kamera olarak da  isimlendirilen bu bilgisayar bileşeni teknolojinin gelişmesiyle artık kablosuzda kullanılabiliyor. Bilindiği gibi dizüstü veya laptoplarda zaten kamera mevcut. Masaüstü bilgisayar için sonradan takılan bir donanımdır.

Webcam İlk Kez Nerede Ne Zaman Kullanıldı?

Web Camera veya kısaltılmışı Webcam, bilgisayarlara USB girişleri üzerinden bağlanan video aygıtı. İlk kez 1991 yılında Cambridge Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Bölümünde geliştirilmiştir. Bu kamera 22 Ağustos 2001 tarihine kadar açık bırakıldı ve bu tarihten sonra kapatıldı. Kamera tarafından çekilen son görüntü hala kendi ana sayfasından ulaşılabilir durumdadır.
Webcam

Webcam Nasıl Kullanılır?

Genellikle sohbet programlarının ek özellik olarak sunduğu görüntülü haberleşme ihtiyacına yönelik üretilir ve kullanılırlar. Değişik kalite ve ebatlarda üretilen bu cihazların dahili mikrofon ve aydınlatma gibi özellikleri içeren gelişmiş modelleri de bulunmaktadır. Çalışma ilkesi olarak sayısal fotoğraf makineleri ve video kaydedicilere benzerlik gösterir. Işık basit bir optik düzenekten geçtikten sonra CCD ya da CMOS ışık algılayıcı üzerine düşürülür. Cihaz içerisinde ya da bilgisayarda gerekli formatlarda işlenen görüntü program arayüzü ile kullanıcıya ulaşır.

Yeni akıllı ev Robotu


Yapay zeka ve robotikteki gelişmeler eşliğinde robot ev yardımcıları hızlı bir şekilde gerçeğe dönüşüyor.Önde gelen robotik şirketi Anki, çoğu masada daha önceden yerini alan küçük kardeşi Cozmogibi, tüm evinizi yönetebilecek kişiliğe sahip ve hatta duygusal droid Vector’u tanıttı.
2016 yılında en çok satan oyuncak robot Cozmo’yu piyasaya süren şirket, kişilikleri olan icatlara odaklanmayı sürdürürken asistan robotlar çıkarmaya başladı. HD kamera, dört dahili mikrofon ve akıllı sensör kullanan Vector, çevresini algılayabilir ve evdeki basit işleri gerçekleştirebilir.
“Hey Vector”Robotumuz tamamen otonom, sürekli açık ve komutlara cevap vermeye hazır olacak. Tek yapmanız gereken “Hey Vector” demek. Yapabileceği işler hava durumu hakkında bilgi vermek,sorularınızı cevaplamak, zamanlayıcı-alarm kurmak ve hatta müzik duyduğunda dans etmek.
Asistandan daha çok arkadaş gibi.
Vector’u diğer ev robotlardan ayıran nokta, kişiliğe yönelik geniş kapasitesidir. Örneğin, insan dokunuşuna cevap verebilir ve gördüğü insanların isimlerini öğrenebilir ve programlandığı yüzlerce farklı animasyon sayesinde yüksek çözünürlüklü renkli IPS ekranı ile “Nasıl hissettiğini” size gösterebilir. Anki, Vector’in ‘beyin’ ini oluşturmak için Qualcomm Technologies’i kullandı. Vektör şu an çok akıllı olsa da, bulut aracılığıyla gönderilen düzenli güncellemelerle zaman içinde daha akıllı olacak.


Vector’u www.anki.com sitesinden inceleyebilirsiniz. 12 Ekim tarihinde genel satışa çıkarılacak olan robot ABD’de 30 günlük bir Kickstarter kampanyasıyla kullanılabilecek. Hem robot hem de SDK’ya (sistem geliştirme kiti) erken erişim sunan 199,99$’lık ve 249,99$’lık (artı vergiler) özel bir fiyatla satılacak.
Cozmo’nun Türkiye’deki fiyatının 1.300 TL ile 1.800 TL arasında olduğunu düşünürsek Vector bu fiyatlardan daha ucuz olmayacaktır.

5 Nisan 2019 Cuma

Matrix Powerwatch X – Şarjı Bitmeyen Akıllı Saat


Akıllı saatler farklı açılardan maalesef hala rahatsız edici. Bunlardan en kötüsü ise en iyi ihtimalle birkaç gün giden pil ömürleri. Bazı akıllı saatler farklı yollarla bir haftadan daha uzun pil ömrüne ulaşmayı başarıyor. Bunlara bir örnek verecek olursak muhtemelen en iyisi Amazfit Bip olacaktır. Peki, sonsuza kadar dayanan pil ömrü nasıl olurdu? Matrix Powerwatch X ile bu mümkün olabilir.
Matrix Powerwatch X, enerjisini tamamen insan vücut ısısından alıyor. Akıllı saat vücut sıcaklığınız ve dış ortam sıcaklığı arasındaki farktan enerji üretiyor ve kendini şarj ediyor. Gelecekte karşımıza çıkacak tüm akıllı saatlerin aynı teknolojiyle çalışması bizce oldukça mümkün. Ayrıca bu cihazı üreten firmanın adı da Matrix Industries. Yani, Matrix filminde olduğu gibi sanıyoruz ki ürettikleri her şey gücünü insandan alıyor.
İlk olarak 2017 yılında kullanıcıların karşısına Matrix Powerwatch ile çıkan firma, bu modeli ciddi anlamda geliştirerek Matrix Powerwatch X’i ortaya koydu. Bu model çok daha gelişmiş bir saat olmanın yanında adımsayar, uyku takibi ve titreşimle uyarı gibi ekstralara da sahip.
Büyük bir görünüşe sahip Powerwatch X, dikkatleri üzerine çekiyor. Cihaz aslında bir bakıma Casio’nun G-Shock serisine benziyor diyebiliriz. Sadece metal ve süperşarjlı hali. Ne olursa olsun kesin bir şey varsa o da bu saatin herkesin hoşuna gitmeyeceği.
Matrix Powerwatch X Akıllı Saat

Matrix Powerwatch X Tasarımı

Eğer büyük bir saate ilgi duymuyorsanız, okumayı burada bırakabilirsiniz. Bu saati takmak, kullanıcısını bir komando gibi hissettiriyor.
Cihazın böylesine büyük ve özel bir forma sahip olmasının ise bir amacı var. Cihazın kayışa uzanan kısımlarında yer alan kesikli alanlar, aslında tam bir işlemci soğutucusu gibi iş görüyor. Bu bölge etraftaki havanın saat gövdesine daha kolay nüfuz etmesini sağlayarak teninizle aradaki sıcaklık farkını yüksek tutmak için çalışıyor. Bu mekanizma sayesinde saat hiçbir zaman sıcak olmuyor. Bırakın sıcak olmayı, ılık olduğu zamanlar bile hemen hemen hiç yok.
Silikon kayış, bileği oldukça iyi sarıyor ve rahat bir hissiyata sahip. Saatin kalınlığına rağmen buna ulaşabilmek oldukça güzel. Yine de nemli ve sıcak havalarda saatin sizi terleteceğini söylemekte fayda var.
Saatin gövdesi 200 metre derinliğe kadar su geçirmez şekilde tasarlanmış. Bu sertifikalı dayanıklılık cihazı havuzda kullanmanıza olanak sağlıyor fakat herhangi bir yüzme takip sistemi cihazda bulunmuyor.

Matrix Powerwatch X Ekranı

Şimdiye kadar Matrix Powerwatch X’i bir Casio G-Shock ile kıyaslayıp benzediğini söylemiştik değil mi? Şu işe bakın ki ekranı da tıpkı ona benziyor.
Standart yansıtıcı siyah ve gri LCD ekranla gelen cihaz, 80’li yılların dijital saatlerini andırıyor. Gövdeden biraz içeride yer alan ekran keskin görünüyor fakat karanlık ortamlarda okumak gerçekten işkenceye dönüşüyor. Ekranda saat büyük siyah üzerine gri karakterlerle gösteriliyor. Eğer saate bakmak istemezseniz adım sayısı ya da kronometre gösteriliyor. Anladığınız üzere, cihaz farklı bilgileri aynı anda tek ekranda gösteremiyor.
Dokunmatik olmayan ekrana sahip cihaz, kenardaki iki butonla kontrol ediliyor. Butonlardan bir tanesi modlar arası geçiş yapmaya yararken diğeri kronometreyi ya da egzersizi başlatıp durdurmakta kullanılıyor.
Ekranda bir de arka aydınlatma mevcut fakat o kadar sönük ki, sadece zifiri karanlıkta işe yarıyor.
Matrix Powerwatch X Özellikleri

Temel Aktivite Takibi

Adımlar ve uyku otomatik olarak takip ediliyor; fakat uyku takibinde sadece süre mevcut. Xiaomi’nin akıllı bilekliği Mi Band bile uyku aşamalarını başarılı olarak takip edip kullanıcıya rapor edebiliyor. Matrix’in iOS ve Android için uygulaması da son derece vasat ve işe yarar grafikler ya da detaylı bölümleri içermiyor. Ayrıca saatin adımsayar özelliği biraz fazla hassas görünüyor. Ufak hareketlerle bile yürümeden tetiklenen adımsayar, size fazla fazla kalori harcadığınızı söylüyor.
Ekranın her zaman açık oluşu aslında çok güzel bir özellik olsa da ekranda tek seferde tek bilgi gösterilebildiğinden anlık olarak adım sayınıza bakamıyorsunuz. Bunun için saati ya adımsayar modunda tutmanız gerekiyor ya da bakmak istediğinizde tuşa basarak modu değiştirmeniz.
Saatin üzücü taraflarından bir tanesi de bahsettiğimiz egzersiz modu ya da kronometrenin arka planda çalışamıyor oluşu. Bunun anlamı, bu modlardan birini kullanırken saati göremiyorsunuz.

Bildirimler… Daha doğrusu bildirim geldiğini bildiren bildirimler

Powerwatch X, gelen çağrılarda, mesajlarda ya da e-postalarda titriyor. Üzücü kısım ise burada başlıyor. Cihazın kocaman ekranı, bu bildirimlerin içeriği hakkında bize hiçbir bilgi vermiyor. Bildirimler geldiğinde sadece ufak bir ikon çıkarak bildirimi bildiriyor.
Cihazın Bluetooth bağlantı konusunda şuan için bazı sıkıntıları olduğu da açık. Bir akıllı telefonla yan yana olmasına rağmen sıklıkla bağlantı kesilebiliyor.

Sınırsız Şarj Özelliği Tüm Akıllı Saatlerde Olmalı

Matrix firmasının bu cihazda ortaya koyduğu şey oldukça etkileyici. Akıllı saat kategorisinde rekabet edemeyen bu cihaz, sunduğu enerji elde etme yöntemi sayesinde oldukça başarılı bir konsept ürünü olarak karşımızda diyebiliriz. Bu cihazın kullandığı teknoloji, bize göre en kısa zamanda tüm akıllı saatlere uyarlanmalı.
Yakın zamanda bir akıllı saat almayı düşünüyorsanız ve sizin için en önemli şey pil ömrüyse Matrix Powerwatch X ve onun 280 dolarlık fiyat etiketinden bizce şimdilik uzak durmalısınız. Bu tür cihazlar yaygınlaşana, daha iyi ve daha ucuz hale gelene kadar şimdilik size en çok hitap eden cihaz birkaç haftalık pil ömrüyle Amazfit Bip olabilir.

Pilot İle Dil Engeli Ortadan Kalkıyor


2014’te kurulan, giyilebilir teknoloji ve anlık çeviriyi birleştiren inovatif şirket WaverlyLabs, kurucu CEO’su Andrew Ochoa’nın seyahat ederken Fransız bir kadınla karşılaşması, kadına aşık olması ve aralarındaki dil sorununu çözmeye karar vermesiyle Pilot’ı geliştirdi. Pilot, kulağınıza kolayca yerleşen ve kablosuz bir aparat. En güzel özelliği ise duyduğu her cümleyi simultane olarak çevirebilmesi ve bütün dünya üzerinde insanlara iletişim özgürlüğü sağlaması.
Pilot Tercüme
Andrew Ochoa, Sergio Delrio Diaz ve Nicolas Ruiz’in kurucu önderliğinde özel bir üretim ekibiyle çalıştıklarını vurgulayan Ochoa, ürünün üretim sırasında her aşamada farklı kontrollerden geçtiğini ve her gün 500 Pilot üretiminde bulunduklarını da belirtti. Apple AirPod’a fazlasıyla benzeyen ürünün asıl amacı anlık çeviri. Aynı zamanda müzik dinlerken, telefon aramaları yaparken veya sesli bildirimler alırken de kullanılabiliyor. Kırmızı, siyah ve beyaz renk seçeneklerine sahip ürün, yumuşak ve insan vücuduna uygun tasarımıyla da ön plana çıkıyor.
Pilot, kutusunda şarj cihazıyla gelmekte ve şarj kapasitesi tüm gün kullanımı karşılıyor. 4 saat sürekli kullanım ve 16 saat şarj ile tüm gün boyunca yanınızda özel bir çevirmen görevi görüyor. Özellikle turistler, yabancı ülkelerde yaşayanlar ve iş gezilerinde bulunanlar için hayatlarını büyük anlamda kolaylaştıracak olan ürün Google Pixel Bud’a çok benzese de Pixel Bud’dan çok daha hızlı ve doğru bir çeviri imkânı sunarken Pixel Bud’ın kablolu tasarımını, kendi kablosuz ve modern tasarımıyla geride bırakıyor.
Pilot Özellikleri

Pilot Uygulaması

Pilot’ı Google Play veya App Store’dan indirebileceğiniz Pilot Speech Translator uygulaması ile Android veya iOS cihazlarınızla kolayca kullanabilirsiniz. Uygulamayı indirdikten sonra, ürünle birlikte gelen kullanma kılavuzu aracılığıyla Pilot’ı telefonunuza tanıtmalısınız. Ardından kulaklıkları kullanmaya başlayabilirsiniz. Eğer karşılıklı konuşmak istediğiniz biri varsa, kulaklığın birini karşınızdakine verdikten sonra, yine Pilot Speech Translator’ın size sunduğu Converse Mode (iki kullanıcılı konuşma), Listen Mode (tek kullanıcılı dinleme) veya Music and Audio (Müzik ve Ses) seçeneklerini uygun hale getirip günlük iletişiminizi sürdürebilirsiniz.
Pilot, İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Portekizce, İspanyolca, Almanca, Rusça, Arapça, Yunanca, Hintçe, Lehçe, Türkçe, Mandarin Çincesi, Japonca ve Korece olmak üzere 15 dil ve 42 diyalektin anlık çevirisini yapabiliyor. Uygulamada kadın ve erkek sesleri bulunmakta. Ücretsiz sözlük ve çokça kullanılan deyim ve atasözleri de mevcut. Ayrıca gün boyu konuşmalarınızı kaydedip ardından tekrar dinleyebilirsiniz.
Pilot Uygulaması
Pilot kullanıcılarından Amerika doğumlu Debra Curle, Fransız uzay mühendisi eşiyle Kanada’da yaşarken günlük işlerinin tamamen kolaylaştığını ve yalnızca İngilizce ve Fransızca bildikleri için ziyaret edemedikleri dünya ülkelerini rahatça ziyaret edebileceklerini yorumlarına eklemiş.  Bir diğer kullanıcı olan Robert Waggoner ise ürün ellerine ulaştıktan sonra hemen denediklerini ve İngilizce, Almanca, Lehçe ve Rusça konuşabilen eşinin çevirilerin doğruluğuna ve hızına hayran kaldığını belirtmiş.
Bugüne dek 30.000 satışa ulaşmış olan Pilot, $6.5M kadar da siparişe sahip. Normal fiyatı $250 olan cihaz şu an $200 ‘lık fiyatıyla indirimde. Pilot’a Waverly Labs sitesinden ulaşabilir ve anında sipariş verebilirsiniz.

Akıllı televizyonda gelinen son nokta

Amerika Birleşik Devletleri’nin Las Vegas şehrindeki teknoloji fuarı ( CES ) akıllı televizyonlarda gelinen aşamayı gözler önüne serdi. ...